31 Mayıs 2011 Salı

başlangıçlar..


Günler ayları kovalarken geldik mayıs ayının da son gününe..Neden sonlar hep bir burukluk verir de, başlangıçlar sevinç, umut barındırır içinde ? Oysa her bitiş bir başlangıca gebe değil midir? Her başlangıç ise içinde sürprizler saklamaz mı?

O yüzden başlangıçlarda temkinli olsa da insan, hep ümit besler iyilikler adına..Olumsuz olduğunu düşündüğü her şeyin değişebilme ümidini taşır içinde..Bir çaba sarf edemese de bunun için bekler, diler, hayal eder..


Haziran bu anlamda iki kez görevli..Yaza başlangıç olması sebebiyle de bir misyonu var yani..Kim bilir hangi kalpler, yaz için çarpıyor? Ne sebepler yüklemiş, sonuçlar olsun diye..Ne adımlar atmış huzur bulsun diye..Kimi sadece tatil için beklerken, kimi ne derin anlamlarla beklemiş?

Mayıs da aynı umutlarla başlamıştı oysa, belki dilekler buldu yerini..Kalıcı, sağlam başlangıçlar yapıldı..Köklü değişimlere sebep oldu..Bitişler yaşandı, yeni başlangıçlar adına..Bitiş, ayrılık, son kullanım alanı farklı  da olsa hep hüzün barındırıyor içinde sanki..Duygusallaştırıyor istemeden cümleleri..

Yeni, ilk, başlangıç her zaman heyecan veriyor, enerji yüklüyor..Bir gizem saklıyor içinde, merak ettiriyor..Ne de olsa bilinmiyor..Bilinmez hep ilgi çekicidir ya keşfedilmeyi bekler karşında..Günler geçip, zaman izin verdiğinde buna o heyecan bırakır yerini durağanlığa..

Bitiş bir başlangıç öyleyse; hüzne, burukluğa gerek yok..Hep coşkulu, hep ümitli olmalı..Kırmadan umutları, eksiltmeden heyecanı yaşamalı, bitişleri başlangıçları..

Ben kendi adıma dolu dolu bir mayıs ayını tamamladım..İstediklerim de oldu, istemediklerim de..Haziran, yaz benim için de umut dolu, elbette beklentilerim var..Öyle hayati, çok büyük hayaller, dilekler değil ama..Sevimli, can alıcı, minik beklentiler..Dilerim bu başlangıç istediğimiz gibi olsun hepimiz için, gönüllerdekiler olsun..Dilekler yerini bulsun..

                 

30 Mayıs 2011 Pazartesi

cam kırıkları

 
"Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın..Sussan; acıtır, konuşsan; kanatır.."İşte öyle anlardan birinde; gecenin bir vaktinde karşısında sevdiği, gözlerinin içine bakarak, sessiz çığlıklar atıyordu..Canı yanıyordu çünkü..

 Anlaşılamamak kadar ne acı verirdi ki insana? Hele de seni anlamayan, dünyada herkesten ayrı bir yere koyduğun insansa, bambaşka bir sızlatırdı yüreğini..Oysa en çok o anlamalıydı seni, o inanmalıydı sana..O  dinlemeliydi, tarafsız..

 İnsan en sevdiğinden kırılmaz mıydı? En çok emek verdiğiydi,en fedakarlık ettiği..Ne kadar özverili olursan o kadar beklentin oluyordu.. Nasıl anlamadan, dinlemeden suçlardı ki? Tek taraflı dinlemek her zaman yanlış sonuca götürürdü oysa, bu iki kere iki kadar basitti..

 Aynanın karşısında kendine bakarken içi acıdı..Kendine acıdı, ne kadar zavallı görünüyordu..Böyle olacağını tahmin etmemişti tabi.Yıllarca okudukları, gözlemledikleri, deneyimleri, biriktirdikleri bir kalemde silinemezdi..Nasıl da önem vermişti insan ilişkilerine, hassas davranmıştı..

 Biliyordu bu hayatta herşey layığını bulmuyor, karşılığını alamıyordu da, en zayıf noktası olan kişilik söz konusu olduğunda bildikleri de onu teselli etmiyordu..Kişilik dikkat ettiği en önemli kriterdi..Herşey gelir geçer öz değişmezdi..

 Özünü anlamaya çalışırdı bu yüzden karşısına çıkan insanların da..Bu kadar da yanılamazdı ama.. Yanılmamalıydı..Hiçbir hüsran güveninin kırılması kadar etkilemeyecekti sanki onu..Çok sinirliydi, çok öfkeliydi, yatıştıramıyordu kendini..Bir kaşık suda boğabilir, boğulabilirdi yada..

 Yutkundu, durdu tekrar yutkundu..Söylendi kendi kendine kızdı, ona kızdı, hayata kızdı..Yüreği acıyordu..Yara gibi değil, sanki  yerinden çıkacakmış gibi çarpıyor, çarpıntının sürekliliği canını acıtıyordu..

 Konuşmak da çare olmamıştı..Mantıklı düşünemiyordu, sağlıklı değerlendiremiyordu olayları..Nasıl yaparsa yapmalı uyumalıydı mutlaka..Gece hızını alırdı olayların, sıyırırdı üzerinden kabukları, belki uykunun kollarında yumuşar daha dingin karşılayabilrdi herşeyi..Sabah daha farklı bakabilir dünyaya, olayları daha iyi analiz edebilirdi..

 Bu ilk değildi ki daha önce de yaşamıştı..En değer verdiklerindi en acıtan, en sevdiklerindi kanatan..Sevmediğin ne yapsa o kadar kıramazdı ki seni..Söyleyecek çok sözü vardı, hayal kırıklığı içinde ferman gibi haykırıyordu..Sabahı bekleyecekti sonrasında herşey olacağına varırdı..Biliyordu sussa; acıyacak, konuşsa kanatacaktı..

29 Mayıs 2011 Pazar

istek üzerine..



 Minik bir kuş o, minik kelebek, minik bir kalp,.. minik diye başlayan tamlamalar daha sürüp gidebilir bizim evin miniği için..Aslında onaltının içinde ama minikler hep minik kalıyorlar...Boy 170 cm'ye  yaklaşsa da  minik işte..

 Bugün bloğa girdi, son yazdıklarımı okudu, beğendiğini söyledi annesini mutlu etsin diye..Sonra da bizden neden bahsetmiyorsun dedi..Ben de ne yazayım deyince "beni anlat" dedi..İstek üzere ben de geçtim bilgisayarın karşısına..

 Biliyorum çok tehlikeli bir işe kalktım..Kırk tane kusur bulacak," neden öyle dedin, neden şunu yazdın, bunu yazdın" diye ama kendisi de ne yardan geçer ne serden..Elim mahkum başladım yazmaya..En çok ta "neden minik dedin, ben minik değilim" muhabbeti yapacak biliyorum..Haksız da sayılmaz ama ne kadar büyüse de benim miniğim olarak kalacak..

 Kendisi benim meleğim olur efendim..Gerek göbek adı olması gerek te bebeklikten bu yana olan mizacıyla bu isme layık olduğunu ispat etmiştir..Kolay geçen bebeklik döneminin ardından, aynı naiflikle geçen çocukluk ve şimdilerde biraz zorlayan ergenlik dönemindedir kendisi :)

" Bana ergen demeyin" diye başlayan cümleler, hata yaparken kendisi "ne yapayım ben ergenim" şeklinde sürüp gider..Renkleri, renkliliği çok sever..Resim yapmak hobisi olmakla kalmayıp, mesleki anlamda da değerlendirmeyi düşündüğü bir alan..İlkokuldan beri başlayan voleybol sevdası lisede okul takımına girmekle sürüyor..

 Aşırı sorumluluk duygusuna sahip olmasından dolayı herşeyi kendine dert etmede ustadır..Bunun yanı sıra,  herkesi çileden çıkaran esprileriyle de göz kırpar hayata..En büyük derdi herşeyi kendisinden önce yapan ablasıdır..Çoğunlukla onun yaptıklarını eleştirse de, en önemli hedefi kariyer olarak ablasını geçmektir..

 Onun  da bildiği üzere hafif bir kıskançlık kol gezmektedir kendisinde ..Aslında kendisini başarılarıyla bir çok kez  ispatlasa da , kardeşler arası genel durum onda da sirayet etmiştir..Yaş gereği yapacak bir şey bulunamamış, akışına bırakılmıştır...

 Merhamet, sevgi, tevazu kendisinin en belirgin özellikleri olup, çaresiz hissettiğinde ağlamalarıyla ünlüdür..Sinirlendiğinde hemen odasına girip kapıyı kilitleyip, bir kaç saat kendisiyle başbaşa kalır..Sonra süngüsü düşmüş bir şekilde aramıza katılır yine..

 Bir de onu etkileyen bir olay olduğunda ki, bu bir rüya da olabilir, hemen günlüğünün başına geçip yazmaya başlar..Ne yaptığını sorduğumdaysa " içimi döküyorum" diyerek, defterler doldurmaya devam eder..Bu tutkusu, yazmayı öğrendiğinden beri süregelir ve küçükken yazdıklarını okuyup, kahkalarla güler..

 En çok istediği İtalya' ya gitmek, orda kuzeniyle bol bol alışveriş yapmaktır..Şu sıralar; bu hafta kendisini bekleyen yedi dersin sınavına hazırlanmakta olup, kalp çarpıntılarıyla ders çalışmaktadır..Sınavlardan sonrasının hayaliyle, son enerjisini de ciddi boyutta harcayıp güzel bir tatili haketmiştir..

 Kendisinin sporcu olmasından kaynaklanan deli bir gücü vardır..Yakın zamanda tekvandoyla da ilgineceği haberinin alınca etrafındakilere bayağı bir korku salmıştır :) Hem bu kadar güçlü olup hem de adı gibi bir kalbi kendinde bulunduran meleğim seni çok seviyoruuuumm.

 Not :minik kuş beğenir de mutlu olur umarım..

                 

28 Mayıs 2011 Cumartesi

bugün orda?


Bugün orda hava bulutlu mu? Güneş yine saklanmış elma dersem çıkacak mı? Yoksa hiç öyle bir niyeti yok mu? Bugün günlerden cumartesi mi orda? Tatil günü diye geç mi kalkıldı, kahvaltılar henüz mü yapılıyor yada?



Bugün orda da tam gezme havası mı? Spor ayakkabıları giyip, ormanda yürüme, fazlaca terlemeden güzel bir yerde dinleme havası mı? Polenlerden rahatsız olup eve kaçma, kitap okuma havası mı?Haftanın yorgunluğunu çıkarmak için evde kalma havası mı?

Bugün  orda çivi çiviyi söker deyip, alabildiğine yorulmak için eğlence havası mı?Yoksa kendini uykunun kollarına bırakma havası mı? Hiçbir şey yapmadan tembel tembel oturma havası mı yada?

Bugün orda yoksa iş günümü? Dosyaların, işlerin arasında kaybolma, delirme havası mı?Yoksa dertlerle boğuşma, sorunların tatil günü dinlememe havası mı? Kendinle baş başa kalma havası mı yada?

Bugün orda temizlik günü mü? Tozların, dağınıkların, çamaşırların arasında kaybolma havası mı?Çocukları gezdirme havası mı? Arkadaşlarınla kahve içip dertleşme havası mı?Fıkralar anlatıp gülmekten ölme havası mı? Sosyal aktivite havası mı yada?

Bugün finallere hazırlanma günü mü? Kitapların arasında kaybolup, testlerden boğulma günümü?Plansız programsız, amaçsız birgün mü yada? Herkesin sizden bir şey beklediği de sizin kılınızı bile kıpırdatmaya haliniz olmayan bir gün mü yada?


Bugün enerjik, dinamik bomba gibi bir gün mü? Melankolik, romantik, duygusal bir gün mü?Göz yaşlarının sel olduğu, düşünce denizinde boğuldunuz bir gün mü yada?

Bugün her neyse yaşadığınız, yaşadığımız gün bugün, hayat bugün..Benim için özel bir anlamı olmasa da evet evet cumartesi bugün..Kapalı, kasvetli bir gün..Kaçırılmaması gereken her gün kadar değerli bir gün.

başka severim..



Ne çok hissetim, bahsettim kış sevgimden, kara olan aşkımdan, kış sabahlarından, gecelerinden galiba yaza haksızlık ettim..Düşündüm de sıcaklıklar artınca, yaz da bir başka güzelmiş..Belki kış kadar üstüne şiirler yazamam, özleminden divane olamam ama yine başka severim yazı diyerek yaz mevsimine bir atıfta bulunmak isterim..

Kış insanı olarak ben, yazı başka severim..


Başka severim yaz akşamlarında güneş çekildikten,  insanlar  eşyalarını toplayıp bir bir terk ettikten sonra sahili, terliklerimi elime alıp denizin içinde yürümeyi..Dalgaların kıyıya vururken
çıkardığı ses ile birlikte gün ışığına usulca veda etmeyi..

Güneş gözlüğüne ihtiyaç duymadan, gözlerimi  kısmadan , kavurucu sıcağın etkisi azalınca yürümeyi, deniz kalabalık misafirlerini uğurladıktan sonra  pırıl pırıl ışıldarken, güneş ara sıra gülümserken yürümeyi..

Gece pazarı için hazırlanan esnafın telaşını, birbirine karışan müzik seslerini, bisiklete binenleri, koşanları, yürüyenleri izlemeyi ..Günün uzun olmasını, havanın geç kararmasını fırsat bilen çocukların cıvıltılarını, saklambaç oynarken attıkları çığlıkları..

Tatilcilerin yol maceralarını dinlemeyi, her yeni bir yer gördüğümde çocuklar gibi sevinmeyi, tatilci olup valizleri hazırlayıp yollara dökülmeyi, eve dönünce bu bavullar nasıl yerleştirilir diye söylenmeyi, sonra tekrar  nereye gitsek diye düşünmeyi, gidemezsek üzülmeyi, dostları, arkadaşları, sevdiklerimi  yaz gecelerinde misafir etmeyi..

Dondurmacıların, mısırcıların, külahta çekirdek satanların coşkusunu..Yığın yığın kalabalıkların amaçsızca bir uçtan bir uca yürüdüğü kordonu..Luna parktan gelen eğlencenin sesini, çarpışan otomobildeki ruhu çocukların kahkahalarını, gondoldan gelen korku nidalarını..Yazı yaz yapan her detayı..

 Kış insanı olarak ben, aslında yazı başka severim..
                                                      

26 Mayıs 2011 Perşembe

dildaş..

                 

Güvercinin sesiyle uyandım bugün..Balkonumuza misafir olmuş kendisi..Ve aldırmadan hiçbir şeye söylüyor şarkısını..Şarkı diyorum çünkü bir ritmi var..Belki de kendi dilinde konuşuyor...Dinledim sesini, anlamak istedim derdini..

Neler oluyor acaba dünyalarında, ne anlatmak istiyor bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki, doğada söylenen  çok şey var anlamadığımız..Bitkiler, ağaçlar, çeşit çeşit hayvanlar..Bir de canlı olmayıp, ses çıkarma ihtimali olmayanlar; yollar, yıllar, evler, arabalar, duvarlar, kalemler, defterler, giysiler, ayakkabılar ve dahası..

Denir ya hep şu yolların dili olsa da söylese ah ah..Ya da duvarlara atfedilir dillenmek..Öyle tabi kim bilir nelere şahitlik etmişler, ne seyirler, ne oyunlar oynanmış yanlarında..Hani bazen bir sinek olup bir yere gitmek istenir, neler olup bittiği merak edilen yere..İşte o anlarda en çok beklenir duvarların  dile gelmesi..



Bir de aynı dili konuştuklarımız var..Çıkardığımız sesler aynı, kullandığımız alfabe aynı, benzer vurgular, benzer tonlamalar yapmamıza rağmen anlamadığımız, anlaşamadığımız dildaşlarımız..Vatandaş, yoldaş, arkadaş gibi sıcak, anlamlı bir kelime..-daş eki birlikteliği vurgular, eşliliği vurgular  ama vurguladığıyla kalır..Dildaşlar nedense beceremezler birlikteliği..


"Oysa aşk yabancı bir ülkede dildaş bulmaktır". Ne güzel, ne hayran olunası bir cümle..Bahsedilen dildaş, bulunan aşk aynı dili kullanmaya değil ; aynı gözle bakmaya dünyaya, aynı ruhla sevmeyi tabiatı, aynı sesten şarkı söylemeye, aynı yürekten hissetmeyedir..İşte bunlar olduğunda yanınızdaki başka dili de konuşsa dildaştır, yoldaştır, arkadaştır, candır..

Ah güvercin yanına yaklaşınca kaçıp gittin de, beni alıp nerelere götürdün? Anlamak için seni, aynı dile ihtiyaç duymadan renklendirdin günümü, anlamlandırdın cümlelerimi..Kalıcılaştırdın hislerimi..