Her zamanki gibi odasındaki siyah kadife koltuğunda oturmuş, eşyaların silüetleri, dışarıdan gelen ışık oyunları ile beraber kendini dinliyordu karanlıkta..Evin hareketli saatleri devam ederken, bunu başarmak zor da olsa, seviyordu usulca kendiyle konuşmayı..Günün muhasebesini yaparken, daldan dala konuyor, ömrün analizini yapma kıvamına bile gelebiliyordu..
Hep bir koşuşturmacadan ibaret olan yaşamında, kendisine molaydı bu dakikalar..Düşünüyor, anlamlandırıyor, sebep-sonuç ilişkisiyle noktayı koyuyor ve böylece zihninde gereksiz kalabalıklara yer vermiyordu..Unutmak değildi bu elbette..Halletmek, halleşmek daha doğru bir tanımlama olabilirdi..
Zihninde halletmezse yaşananları, hissettiklerini bir sonraki güne dolu, karışık bir zihinle girmesi kuvvetle muhtemeldi..Ve ekside başlayacağı bir günden artıyla çıkma ihtimali azalacaktı..Gerçekten gün sonu gibi düşünüyordu yaptığını, bir mağazanın, bir bankanın gün sonu gibi.. Alacak-verecek, gelir-gider şeklinde değerlendiriyor..Her şeyi yerli yerine koyduğunda "tamam gün sonu" diyebiliyordu
İşte o zaman; sabah olduğunda dünden bugüne olumsuz bir şey aktarmadan, dünün hesabını dünde bırakarak, daha temiz, daha yaşanılası bir güne selam durabiliyordu..Zaman zaman; değil düne daha önceki yıllara bile süratle bir yolculuk yapıp, alması gerekeni alıp, bırakması gerekeni bırakabiliyordu ki, bu güne devam edebilmesi için bir gereklilikti onun için..
Birikmiş kızgınlıkların, anlaşılamamış sözlerin, yerini bulmamış bakışların ağırlığı, birikmiş hesabın altından kalkmaktan daha zordu..O yüzden sıcağı sıcağına görüyordu hesabı hep..Kendine ilke edinmişti bunu..O zaman kalbi pır pır çarpmıyordu aklına geldiğinde yaşananlar, üzeri örtülmüş sineye çekilmiş değil, taşlar yerine oturtulmuş anlamlandırılmış olarak kazınıyordu belleğe..
Yarın bir travma olarak karşısına çıkmayacaktı yani..Yaşadıkları belki de onu bu yöne itmişti..Yutkunmalar, doğru bildiğini söyleyememeler, sabretmeler, göz yummalar hepsi üzeri örtülmüş yaralar gibi bekleyeceğine kanamayı, acımayı yaralasa bile kabuklaşmasına izin vermemeyi öğretmişti hayat..
Işığın yanmasıyla irkildi, bir anda aydınlandı her yer, sadece gözlerini değil, yüreğini de kırpıştırdı, sıyrıldı düşüncelerinden, gülümsedi..
Hep bir koşuşturmacadan ibaret olan yaşamında, kendisine molaydı bu dakikalar..Düşünüyor, anlamlandırıyor, sebep-sonuç ilişkisiyle noktayı koyuyor ve böylece zihninde gereksiz kalabalıklara yer vermiyordu..Unutmak değildi bu elbette..Halletmek, halleşmek daha doğru bir tanımlama olabilirdi..
Zihninde halletmezse yaşananları, hissettiklerini bir sonraki güne dolu, karışık bir zihinle girmesi kuvvetle muhtemeldi..Ve ekside başlayacağı bir günden artıyla çıkma ihtimali azalacaktı..Gerçekten gün sonu gibi düşünüyordu yaptığını, bir mağazanın, bir bankanın gün sonu gibi.. Alacak-verecek, gelir-gider şeklinde değerlendiriyor..Her şeyi yerli yerine koyduğunda "tamam gün sonu" diyebiliyordu
İşte o zaman; sabah olduğunda dünden bugüne olumsuz bir şey aktarmadan, dünün hesabını dünde bırakarak, daha temiz, daha yaşanılası bir güne selam durabiliyordu..Zaman zaman; değil düne daha önceki yıllara bile süratle bir yolculuk yapıp, alması gerekeni alıp, bırakması gerekeni bırakabiliyordu ki, bu güne devam edebilmesi için bir gereklilikti onun için..
Birikmiş kızgınlıkların, anlaşılamamış sözlerin, yerini bulmamış bakışların ağırlığı, birikmiş hesabın altından kalkmaktan daha zordu..O yüzden sıcağı sıcağına görüyordu hesabı hep..Kendine ilke edinmişti bunu..O zaman kalbi pır pır çarpmıyordu aklına geldiğinde yaşananlar, üzeri örtülmüş sineye çekilmiş değil, taşlar yerine oturtulmuş anlamlandırılmış olarak kazınıyordu belleğe..
Yarın bir travma olarak karşısına çıkmayacaktı yani..Yaşadıkları belki de onu bu yöne itmişti..Yutkunmalar, doğru bildiğini söyleyememeler, sabretmeler, göz yummalar hepsi üzeri örtülmüş yaralar gibi bekleyeceğine kanamayı, acımayı yaralasa bile kabuklaşmasına izin vermemeyi öğretmişti hayat..
Işığın yanmasıyla irkildi, bir anda aydınlandı her yer, sadece gözlerini değil, yüreğini de kırpıştırdı, sıyrıldı düşüncelerinden, gülümsedi..
gittikçe daha da daha da çok daha güzel yazdığının farkında mısın sen?
YanıtlaSilBunu soyleyen hayal gucune kelimeleri bir arAya getirisine ince esprilerine bayildigim kadinsa ne mutlu bana canim arkadasim :))
YanıtlaSilKalemine sağlık...
YanıtlaSilK.c.s. teşekkürler..
YanıtlaSilBismihi Subhanehu...
YanıtlaSilGününüz ve ömrünüz hayrolsun. Cuma günü yazınızla ışık yanmış ama bencileyin birkaç günlük yoğunluklarda olduğumdan o gün yanan ışığı şu anda detaylı görebildim :)
Bu son yazı da yine ''sığ'' dünya karmaşasından ''derin'' boyutlara doğru yolculuğuma neden oldu. ''Hep bir koşturmacadan ibaret olan hayat'' cümlesi ile gülümsedim. Malum koşturmalardayım ya :) Ve bende molamı yazıyla verdim ...
''Zihinde gereksiz kalabalıklar'' cümlesini düşündüm. Bir ara internette yarışmacıydım. Hemde en idiialılarından ve hızlılarından. Birgün bu kadar çok soruyu nasıl biliyorsunuz dediklerinde '' o kadar çok gereksiz şey biliyormuşum ki bu yarışmalarla fark ettim'' dedim.
Ve aslında bizler zihindeki o gereksiz kalabalıklar nedeniyle ''gerçekler dünyası''nın içinden ''doğrular dünyası''nı çekip çıkaramıyoruz.
''Dünden bugüne olumsuz birşey aktarmadan'' cümlesinde ''dün öldü, yarın meçhul ve biz ancak an'a sahibiz'' sözünü görür gibi oldum.
Aslında daha çok yazasım var. Ama benim hareket ufaktan başladı :) Yazılardaki cümlelerin çoğu sayfalarca yorum yazılabilecek derinlikte. Sadece yorumlardan birkaç blog oluşur desem yeridir :)
''Işığın yanmasıyla'' değil belki ama ''Hocam günaydın'' denmesiyle irkildim :) Ama sıyrılmadım henüz yazıdan ve düşüncelerimden :) Gözlerimi, yüreğimi, ruhumu ve her zerremi kırpıştırdım. Gülümsedim... Ve sustum...
Kalbine ve kalemine sağlık ebeden... by_sükut
yoğun koşuşturmacanızda verdiğiniz molaya teşekkür öncelikle..cümlelerde, kelimelerde bulduğunuz anlamsa şaşırtıcı :)kendinizle örtüştürmeniz yazıyı hoş olmuş, değişik olmuş teşekkür ederim :)
YanıtlaSilinternet yarışmalarında zamanında benim de bir hayli vakit harcamışlığım vardır, şu an pek anlamlı gelmesede..blog gelecek gibi bu arada :)tatilinizin yaklaştığı şu günlerde kolaylıklar diliyorum size..
yazılarıma yorumlarınızla kattığınız derinliğe ayrıca teşekkür..
not: teşekkür mektubu gibi oldu ama hoşgörüle:)
Bismihi Subhanehu...
YanıtlaSilBir yazı yazıldığı an sahibine aittir. Paylaşıldığı an ise yazana ve okuyana ait hal alır. Hele ki yazılarınızda daha önce bir yorum yazımda dediğim gibi ''ayni''lik boyutunda bir ''ben'' görüyorsam yazı aslında bana ait gibi haddimi aşan bir tanımlama hali alır :) Örtüşme konusuna bir başka boyuttan değinecek olursam; öğrencilerime bazen ders başı hikaye anlatırım. Böyle başlayınca ben tarihçiyi Türkçe öğretmeni zannederler bazen. Anlatımdan önce şunu ifade ederim genellikle: '' Hikayeler biziz ve bizler hikayeleriz'' İşte yazılarınızda benim yaşadığım örtüşme hali bununla ilişkili. Bazen bir cümlenizi ''kendime ait olduğum'' zamanlarda uzun uzun düşünüyorum. Çok keyifli bir tefekkür ortaya çıkıyor.
Nette rakip olduk mu acep :) Tatil konusuna gelince... Sayenizde biri bana tat,l dey,nce aklıma gelen ilk şey blogunuz ve düzensizlik :)
Ve aslında yazılara ben sığ cümlelerimle derinlik katmıyorum. Onlardaki derinliğin belki hissedarı oluyorum.
Not: Bu kadar yazıp yazıp vaktinizi aldığım ve belki daha fazla yazmanızı engellediğim için hoşgörüle :)
Dualarla... Fiemanillah.. by_sükut
sürer gider eğer ben de aynı şekilde düşüncelerimi paylaşırsam e o zaman da zamanı yakalayamam değil mi ama :)
YanıtlaSilçook teşekkürler güzel yorumlara..
:)
YanıtlaSilİnsanın zamanı yakalaması ne mümkün zaten :)
Kısacık yazayım diye başlayıp bir yığın yazıp zor durduğum yazılarıma sabır edildiği için teşekkürler...
Zamanı yakalama çabanıza destek adına... Sustum inşaAllah :)
Fiemanillah... by_sükut
anlaşılmak güzel :)
YanıtlaSil