15 Eylül 2011 Perşembe

incilerini dökmek

Dönüşüm muhteşem olmamalıydı ama..Ben evime dönerim sakin sakin, önce eşyaları yerleştirir, sonra geçerim bilgisayarımın başına günlük ritüellerimi gerçekleştirir, mutlu mesut bir açılış yaparım diye düşünmüştüm sezona..

Ama hiç de düşündüğüm gibi olmadı..Hızlı bir açılış yaptım haftaya, öyle ki ritüellerim kusur kaldı..Mobil  halde okuyabildiğim maillerimden öteye gidemedi sanal gezintim..Yine yoğun bir gün yoğun bir geceye doğdu..Ve bugün daha da sıkışık bir trafik olacağının sinyalleri de geceden geldi..

Biliyorum durulacak elbette, normlar içinde yaşamaya devam edeceğim en geç önümüzdeki hafta..Ama özledim, izlediğim blogları..Neler olup bitmiş merak ettim..Bir kaç satır karalamak istedim..Bir sürü konu gelip geçti akımdan bu sürede ve şimdiyse böyle spontane döküyorum incilerimi..

Meleğimin alan seçimi ile ilgili sıkıntılar var. Dil sınıfı açılmayacakmış, eşit ağırlıkta kontenjan dolmuş..Sadece sayısal seçebilirmiş..Olur mu böyle bir şey?.Allahım, eğitim dünyasında her şey yerlerde..

Bu kadar kısır düşünceler, ileriyi görememeler..Siyaset çok kötü yapıldığı için Türkiye' de biliyorum ne öngörülü, vizyonu geniş insanlar var uzak kalan sadece izleyen, söylenen..Haksız da sayılmazlar ama, onlar dahil olmadıkça, fikirlerini, çalışmalarını ortaya koymadıkça, hepimiz sıkıntı çekeceğiz, sistem kurbanı olacağız her alanda..

Mekanizma nasıl işliyor anlamıyorum..Devlet kurumu demek sadece bürokrasi demek mi?Çözüm üretmez mi?Ya da üretilen çözümleri değerlendiremez mi?Düzen kurulmuş bir şekilde doğru veya yanlış o şekilde gitmeli mi?

Şimdiii, Türkiye ' de öğretmenlerin çektiğini bilmeyen yok atamalarda..Öğretmen açığı var kelimesi ise yıllardır eskimeyen bir cümle..Özellikle de ingilizce öğretmeni..Globalleşen dünyada bir dil yetmez, ikinci, üçüncü dillerden bahsedilirken, Türk eğitim kurumlarında, hem de anadolu lisesi tabir edilen belirli puanlarla gelinen kurumlarda, dil sınıfı on kişi olmadığından açılamazmış..On kişi olsa bile, şu an uygulanan sisteme göre ( yeni bir deneme yanılma yolu) ders seçme sistemine olduğundan dil seçilmesi çocuğa hiç bir şey katmazmış, zaten çok zor olan dil sınavında hiç bir şey yapamazmış gibi bir gerekçeyle savunulan bir dayatma..

He bir de anadolu lisesi velisi çocuğu doktor, mühendis olsun istermiş..Dil okumak isteyenler düz liselere gitsinlermiş..Ne yani benim istediğim mi önemli, kendi geleceğini şekillendirmeye çalışan çocuğumun mu?

Yıllardır gördüğüm her türlü yetersizlikten, bildiğim eksikliklerden dolayı eğitimde özel kurumları tercih ettim. Şimdiyse kızımın tercihiyle  anadolu lisesi velisi olarak, bir kere daha düşüncenin yetersizliği, dayatılan bilginin sorgulamadan inanılışı, inandırılmaya çalışılışı, memuriyetin bu olmaması düşüncemin pekişmesiyle birlikte bugün, kızımla okula gidip, okulların açılmasına iki gün kala bize haber bile verilmeye gerek duyulmadan sınıfsız belki de okulsuz kalmaması için çare arayacağım..

On altı yaşında hedefini bir kaç yıldır belirlemiş bir gencin, korkular içerisinde bana" ama anne benim hedeflerim, hayallerim ne olacak" diye uykusuz kalması, hep tercih ettiğimize değil de dayatılana maruz kalmamız nereye kadar sürecek acaba?Belki dilekçe vererek, belki başka şekillerde dil sınıfı açılacak ama evlatlarımız, bu sistemde hayatları boyunca bürokrasiye takılarak, engelli koşu gibi sürekli bir sinir mücadelesi içinde mi olacak?Belki de açılmayacak o sınıf ve mecburen sayısal okuyup istemediği halde mühendis olacak..Bir çare de tekrar özel kurumlara dönmek..Ama bakalım maddi koşullar kaç  ailenin altından kalkabileceği gibi?

Böyle olunca var olan ümitler kırılacak, imkan nerde ben orda diyen gençler kendini yurt dışında bulacak ve biz de hep Amerika'yı sanki yeniden keşfetmişler gibi onların gerisinden gelecek, özümüzü yitirecek, sahip olduğumuz cevherleri fark etmeden, eritip, eriyip gideceğiz..

6 yorum:

  1. ah Eminecim...her yeni öğretim yılına başlandığında aynı sıkıntılar, aynı çözümsüzlükler
    eğitim sistemi yerle bir senin de dediğin gibi...
    sonucunda da tabi ki olacak beyin göçü...kendi evlatlarına gerçek anlamda sahip çık(a)mayan bir ülke tabi ki engel olamaz beyin göçüne

    umarım hem senin kuzunun, hem de diğer bütün evlatların geleceği hayal ettiğimiz güzellikte olur

    sevgiyle...

    YanıtlaSil
  2. Aynurcum her eğitim yılının başında bu serzenişler haklısın, bulunamayan çözümler, kırılan ümitler, hedefsiz gençler..

    dileklerine canı gönülden katılıyorum canım sevgiler benden :)

    YanıtlaSil
  3. kızınız hakkında hayırlısı olsun!

    devlet kurumları, bürokrasi gün geçtikçe düzeleceğine daha da ağırlaşan köhneleşen kurumlar, düzen değişmeli ama nasıl bilmiyorum

    YanıtlaSil
  4. En çok insanın canını acıtan eğitimdeki paardiğma. Zihniyet değişikliği şart. Dünyaya bir de ahiret penceresnden bakabilmeliyiz. Çocuklarımız mühendis olsun. doktor olsun. Öğretmen ve avukat olsun diye okula gönderiyorz. Bu doğru belki ama, iyi bir meslek sahibi ve insanlık hayrına bir mefkure aşılyayabiliyor muyuz?

    Bürokrasi işlemediği için bürokrasi kötü. Oysa sistemi işleten bürokrasidir. Hangi bürokrasi.. Neyin bürokrasisi.. Bu önemli. Çocuklarımızın umutları söndürülmememli.

    YanıtlaSil
  5. HerbiRenk, öyle tabi hayırlısı..

    bir bilen çıksa artık çok can sıkıcı..

    YanıtlaSil
  6. profösör, can acıtıyor gerçekten..ve tabiki mefkure konusu anne babaların bir handikabı..dünyevi ve materyalist değerlerin ön planda olduğu bir zaman diliminde insanlık adına ideal sahibi çocuklar yetiştirmek pek akla gelmeyen bir konu galiba..

    YanıtlaSil

Eğer paylaştıklarım sizde bazı sorular, cevaplar ya da duygular oluşturuyorsa ve onları benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum..
Şimdiden teşekkürler..