Caddeyi görüyordu evi. Koşuşan insanları incelemek keyif veriyordu. Herkes güne başlamış , o günün kaderini yazıyorlardı..Hayır, yanlış değil kaderini yaşamıyor, yazıyorlardı….Hepsi bir senaristti kendi hayatında ve tabi ki aynı zamanda aktör ya da aktris ve elbette yönetmen..
Herkesin bir filmi vardı...Günde ne kadar çok film izlese o kadar zenginleşiyordu, o kadar daha anlamlandırıyordu hayatını..Görmek lazımdı, bakmak yetmiyordu sadece, filmlerde yaşananları anlamak için..
Yüzünde oldukça derin çizgiler barındıran bir adamın verdiği hayat mücadelesini anlamak, sırtı hafifçe kambur teyzenin hızlı, ama ürkek adımlarının onu nereye götürdüğünü bilmek, gülümsemesi yanaklarından yüreğine taşmış, bukleleri beline yaklaşmış, kahverengi saçlı kızın uçuşmasını anlamak için, bakmak yetmezdi…
Herkes oyuncuydu, ama kimse rol yapmıyordu..Sahne kocamandı, dünyanın her yerinde aynı anlarda değişik oyunlar oynanıyordu.Ve aslında senaryo da vardı, vardı ama sadece ana hatları belliydi..Detayları şekillendiren insanlardı.Kimi istediği şekilde yön verebiliyordu..Kimiyse fiziksel koşulların getirdiği, geleneklerin biçimlendirdiği formun dışına çıkamıyor, arasında var olmaya çalışıyor ya da o forma giriyordu.
Simiiiiiiiiiit diye bağıran sesi duyduğunda düşünce aleminden bir anda sıyrıldı..Evet her gün hep bu saatlerde gelen bir simitçisi vardı caddenin..Mis gibi simit kokusu almak için pencereyi araladı..Aynı anda hırçın bir sesle, soğuk doluverdi odasına ardından gelen kokuyla..Hemen kapattı pencereyi ve seyircisi olduğu sahnenin sesiyle bağlantısı kesildi.O sadece izliyor, iç sesiyle konuşturuyordu gördüklerini..
Az sonra simitçi gidecek başka bir sette oyununa devam edecekti..Mekanlar değişiyordu sürekli ve tabi ki oyuncular da. Damacanaları bisikletinin arkasına koymuş sucu geliyordu , hemen arkasında ise sevgilinin yolunu beklediği postacı değil, faturaları, ekstreleri ve belki de cezaları getiren bir kurye geliyordu..
Sürüp gidecekti böyle gelenler..Onlar gidecek yerine başka oyuncular gelecekti..Biri diğerini aratmıyordu..Farklı rollere, farklı renklere bürünüp geliyor, değişik oyunlar sahneliyorlardı..
Her gün yeni bir filme, yeni bir oyuna gebeydi..Rollerin severek üstlenildiği, keyif alınarak oynanan film kareleri ile seyrine doyulmayacak görüntülere izleyici olmaksa, en büyük mutluluktu.
Sürüp gidecekti böyle gelenler..Onlar gidecek yerine başka oyuncular gelecekti..Biri diğerini aratmıyordu..Farklı rollere, farklı renklere bürünüp geliyor, değişik oyunlar sahneliyorlardı..
Her gün yeni bir filme, yeni bir oyuna gebeydi..Rollerin severek üstlenildiği, keyif alınarak oynanan film kareleri ile seyrine doyulmayacak görüntülere izleyici olmaksa, en büyük mutluluktu.
Bu düşünceler elindeki çaydan ve gazeten uzaklaştırmış , minik ama anlamlı bir tebessüm kondurmuştu dudaklarına…Yine keyifli bir düşünce yolculuğu yapmış, bir sabah klasiğini gerçekleştirmişti..Sırada diğer ritüelleri vardı..Camın ardından izlediği dünyanın içine girmek üzere hazırlanmalıydı..Sadece seyirci değil aynı zamanda OYUNCUYDU…
canım ablacım bravoo harika bir kalemin varmıss :)) okudukça daha derinleşiyor insan.
YanıtlaSilsevgiler
teşekkür ederin diclecimm..burda da sizinle olmak en az diğer paylaşımlarımız kadar güzel..bakalım ilerde daha ne güzellikler yaşayacağız...(bodrum)sevgiler benden sana...
YanıtlaSilbirbirimizin hayatlarını seyrederken aslında oyuncuyuz da cicim... hangi oyunuma katkısız bir seyirci oldun düşünsene, biçok oyunumda baş roldeyken ben hep yanımda oynayanlardandın sen..
YanıtlaSilumuyorum ki her sahnemiz cıvıl cıvıl olur.. uzaktan izledigimiz oyunlar hep tebessüm uyandırır..
biz hep mutlu oyuncular, oyunların seyrinden mutlu seyirciler oluruz...
sevgiler.. ;)
cicimm nasıl da anlaşmışız yine :)oyunlarda, seyirlerde her zaman keyifle beraberiz..dilerim temennilerin gerçek olur..
YanıtlaSilçok teşekkürler...
sevgi kelebeğim..