Kendimle kalamadığım anlarda yazamadığımın farkındayım..Yazmak benim için kendimle konuşmak gibi..Elbette okunacağını düşünerek yazdığım için kelimeleri özenle seçiyor, cümlelerin akışına özen gösteriyorum elimden geldiğince..
Sessizce konuşuyorum şu an kendimle..Ne kadar sessiz olmaya çalışsam da klavyeden gelen seslere engel olamıyorum..Belirgin bir ritmi var dokunuşlarımın..Zaman zaman hızlanıyor olsam da genelde aynı tondan çalıyorum..
Hayatın oyalamalarından sıyrıldığım anlarda buluyorum kendimi..İsteğimle doğru orantılı değil bu buluşmalar..Ne kadar sık geçsem de bilgisayar başına, düşüncelerimi yazıya dökmem için yeterli olmuyor..Mutlaka hareket halinden durağan hale geçmeli beynim.Bu duruş; düşünmeme hali anlamına gelmiyor, kelimenin tam anlamıyla sıyrılmam gerekiyor her türlü uyarandan..Bir türlü itina bu, hızlıca alelusul yazmak istemiyorum..Söylediğimi önce kendim duymak istiyorum..
Özen göstermek önemli insan ilişkilerinde benim için..Önemseme, değer verme olmazsa olmazlarım..Yabani otların bile çevresindeki bitkilere gösterilen ihtimamdan renklerinin daha canlı ve daha hızla büyüdüğünü düşünürsek insanların gereken özenle karşılaştığında ilişkilerin ne kadar iyi olabileceğini tahmin etmek hiç zor değil..
Önceliği kendi ruhuma veriyorum tabi..Kimi zaman bencilik, megalomani veya narsizm olarak algılansa da vazgeçmiyorum bundan..Uçaklarda tehlike anındaki oksijen maskesini önce kendine takmak gibi..Gürültülü bir ortamda tüm seslerin içinden istediğim sesi ayrıştırıp duymak gibi..
Evet evet dinliyorum kendimi ve duyuyorum yüreğimin sesini..
İnsan önce kendisi olmalı. Bu bencillik değildir. bu bir benliktir. Bu bir kimlimktir. bencellik ise kendisinin dışında kimseyi düşünmemektir.
YanıtlaSilProfösör çok doğru söylemiş. Bencilik ile bencillik arasındaki farktır bu işte.
YanıtlaSilprofösör, elbette önceliği kendine vermek bencillik değildir..
YanıtlaSilAslı'm, benci ve bencil arasındaki ince çizgi (l) dersem berbat bir espri yapmış olurum dimi :)
Bismihi Subhanehu...
YanıtlaSil''kendimle kalamadığım anlar'' noktasından bir pencere açtım. Görünen oydu ki hep kendimizleyiz aslında. Ama ''sadece kendimizle kalmakta olduğumuzu'' kalabalıklar ve çığlıklar içinde fark edemiyoruz. Ne zaman ki kalabalıklar tüm faniliğiyle çekiliyor ve çığlıklar susuyor o an ''kendimizle kalışımızı'' fark ediyoruz.
Çok kelimeler geçen insanın ruhundan. Kalbin onaylamasına rağmen aklın onayladıklarıdır çoğunlukla yazılan. Yazılanlar hep içtendir ama her içten olan yazılamaz elbet. Sessizce konuşulanların aklın onayıyla sese dökülebilenleri zahire çıkar ve vücud bulur.
''Hayatın oyalamaları'' kavramı bir ayete taşıdı beni. Belki ne ilgisi var denecektir ama bir parça ''Fikretme'' hamlesiyle çok şey anlaşılacaktır. Der ki Kudret-i Azim: '' Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir''. Burada kasıt oynana oyun ve yapılan eğlencelerden öte ''Oyalanmaya'' dikkat çekmektir aslında.
''söylediğimi kendim duymak istiyorum''.. O kadar harika bir noktaki. Birçoklar söyler ama duymazlar. Bu açıdan söylenen kulakları aşmaz. Kulakları aşmayan her söz sadece fiziksel anlamda ''işitme''den ibarettir. Herkes işitebilir ama herkes duymaz. Duyulan ancak insanın içinin de içinden gelebilem seslerdir.
Ve evet öncelik her daim kendimizdedir aslında. Bu bencil olmanın değil ''kul'' olabilmenin gereğidir. Aslında sorun başka ruhlarla ilgilenme sırasında kendi ruhumuzdan başlayamamak değil midir?
Yazılanları işitmedim, duydum. Duyduğum kadarıyla yazdım. Belki karmakarış oldu. Belki ilgisiz ilgisiz şeyler oldu bir kısmı. Bu hali dar anlayışıma verin. Dar anlayışımla dar zamanın birlikteliğinin alelacele yazılmış bir yazısıydı bu. Bu kadar hoş ve yürek dolu bir yazının dar kapsamlı yansımalarıydı klavyeme yansıyabilenler. Ve bir kaç kat yansıyamayanlar...
Dua ve muhabbetle... Fiemanillah... by_sükut
Bu arada bu yazıda kullanılan resim benim masaüstü resmimdi :) İlginç bir tevafuk...
YanıtlaSilby_sükut
by_sükut, yorumunuz konuyu açıklayıcı, dediğinizin tam tersine genişleten, aydınlatan güzel bir yüreğin cümleleri olarak okundu tarafımdan.
YanıtlaSilve evet herkes okur ama herkes kelimelerin derinliğine inip konuya sadık kalarak ifade edemez düşüncelerini..
itiraf:siz böyle yorum yazınca ben yazdıklarımı sığ buluyorum..
ve görsel, şaşırmadım doğrusu :)
Bismillah ile...
YanıtlaSilYorumu derin kılan yazının müthiş derinliğidir ancak. Anahtar olmasa kapı kilitli kalır ve açılamaz. o halde asıl önemli olan kapıdan öte anahtardır. Benim yorumum ancak bir kapıdan ibarettir. Anahtarı olmadan açılamaz.
İtiraf; yazılanların kavram ve kelime derinliğinde kayboluyorum :)
Ve masaüstüm: Ben de şaşırmadım :)
Dua ve muhabbetle... Fiemanillah... by_sükut..