
Hayatı anlamak, anlamlı kılmak..Sadece akademik kariyerle, tecrübeleri dinleyerek, kişisel gelişim kaynaklarından faydalanarak elde edilebilecek bir zenginlik değil ne yazık ki..Yaşanan her ana sahip çıkmak, yaşananların hepsinin bir sebebi olduğunu bilmek, her canlının bir yaşama amacı, yaratılış nedeni olduğunu düşünerek nefes almanın gerekli olduğu inancındayım.
Bugün; dünü düşünürken anlamlandırmak, neden-nasıl gibi sorulara cevap vermek mümkün olsa da o an oluşuma anlam vermek, öngörmek, sağduyulu davranmak çok zor..Olaylardan-kişilerden uzaklaşıp geniş açıdan bakmaksa biraz ütopik..
Bütün olay öznede oysa ki..Diğerleri özneyi tamamlayan unsurlar..Kişinin tüm derdi kendisiyle; kendisini anlamakta, adını koymakta, duruşunu belirlemekte, varoluşunu çözmekte, misyonunu bilmekte, sağlam adımlarla yürümekte..
Olay önce zihinde, ardından yürekte...Mantık insanıyım, duygu insanıyım diye ayrım yapılır ki
bence ikisi ayrı düşünülemez..Yüreğin sesinde mantık, mantığın önergesinde yürek başrolde..Bundan sonrası kişinin sentez kabiliyetinde..
Ve hiçbir tecrübe, hiç bir nasihat kişinin kendi deneyimi kadar öğretici olamaz..Okunan, dinlenen unutulur da yaşanan kalıcı olur..Unutmak istersin istemesine ama o kendini mutlaka hatırlatır..Hatırlatacak bir iz bırakmıştır çünkü..
Bir gencin anlaması ne zordur olup biteni, çocuk dünyasında toz pembe tanımış, yetişikinliğe adım attığı evrede dayatılan öncelikleri hayatın anlamı sanmış, ne zaman akıl başa gelmiş belki de iş işten geçmiştir..Pişmanlık devreye girmiş ama tren kaçmıştır..O güne kadar edindikleri, farkındalıklarına yine ket vurmakta sonrasına bile ışık olamamaktadır ne yazık ki..
Bir yaşamı var herkesin..Pişmanlıkları, boşlukları sevmez hayat, affetmez..Eğer sen doğrularla doldurmuyorsan yanlışlar gelir yerleşir..Memnuniyet oluşturamıyorsan yüreğinde, pişmanlık baş köşeyi alır zihinde..
Bu bir tamamlanma süreci, tam oldum-anladım dediğinde biten, kaybedildiğinde kıymeti bilinen herşey gibi, uçup giden yaşam süreci..