Beyaz tenli, mavi gözlü, bembeyaz saçlarıyla yetmiş yaşlarındaydı en son onu gördüğümde..Hani kadife sesler vardır, konuşmaya başladığında sanki bir enstruman çalıyor gibi gelir. Hele anlattıkları koca bir ömrün çıkarımıyla tatlı tatlı öykülere dönüştüyse, hiç susmasın istersiniz..Kibarlık ve nezaketin en yoğun şekli hakimdir kelimelerinde..Kültürlü, görgülü, bir o kadar da gururlu ve güzel görüntüsüyle kimbilir kimleri daha etkilemişti beni benim gibi..
On dört yıl geçmiş görmeyeli..Hasta olduğunu duymuştum, duymuştum da gidememiştim türlü nedenlerle..Dün onu gördüğümde bir kez daha anladım ki hayata bu denli sıkı tutunmak anlamsız..Benim demek saçmalık..Hiç bir şey senin değil..Sen sadece sıradan bir emanetçisin..Vakti gelince herşeyi bırakacaksın.Görevin sadece o süre boyunca sana verilen emanete sahip çıkman..Çıkman, istemen de çıkabileceğinin garantisi değil..O yolda uğraş, olur diye umut et sadece..
Çok uzun boylu olmasa da yapılı bir teyzeydi..Kiloluydu da diyebiliriz aslında..Otuzbeş kilo olmuş, kemikleri bile kalmamış, boyu posu endamı gitmiş..Yatakta kaybolmuş nerdeyse..Yüz aynı güzellikte hiç bir şey kaybetmemiş..Bir bebek kadar masum ve çaresizdi öylece..Konuşmaya başlayınca bir kez daha hayran kaldım..Yaşadıklarını anlatışındaki pozitiflik, hastalığını sanki grip olmuşçasına basit anlatışı, o kibar ses tonu ve kelimeleriye, sohbet arasında kıssadan hisse sözleriyle bir kez daha hayran bıraktı kendisine..
Yine ders verdi yani..Hayat ne getirirse getirsin sana, nasıl taşıdığınla alakalı herşey..Yiyememe hastalığına yakalanmış kendisi, erimiş bitmiş..Bacak ağrılarından uyuyamıyormuş, her türlü bakımı bir başkası tarafından yapılıyormuş..Sanki bu durumda kendisi değilmişçesine güçlü, kimselerin moralini bozamayacak kadar sevimli, dahasıyla da baş edebilecek kadar pozitif..Çok sağlıklıymış gibi, kendisinin hiç bir derdi yokmuş gibi karşısındakinin sorunlarıyla, hayatıyla ilginecek kadar kibar..
Hayatta duruş önemli denir ya, hayatıyla ders verenler vardır ya işte onlardan birinin yanındaydım dün..Herkesin en büyük dert benim, en dayanılmaz hastalık benim diye birbiriyle yarıştığı bir dönemde, hastalığını, çaresizliğini böylesine olumlayıp etrafındakilere, kendisine bakarken enerji veren bu İstanbul hanımefendisine bir kez daha hayran kaldım..İstediği gibi ders aldım..
Paylaştım sizlerle de çünkü, belki şu an kendini kötü hisseden biri, bir derdi olup da çıkar yol bulamayan, kendini en çaresiz, en çıkmazda hisseden biri de okur ve benim gibi bu teyzemizden güç alır, moral bulur, şükreder..
Nasıl taşıdığım önemli, ne yaşadığım değil, nasıl yaşadığım önemli..
Öfkeliyim. Tamamen geçmiş değil ama düşünsem biraz daha şu son vurucu cümlendeki gibi, küçülecek iyice.
YanıtlaSilAslıcım küçülsün lütfen, unuttukça hatırlayalım, hatırlatalım birbirimize..
YanıtlaSilkendimiz için yapalım bunu önce..
"Nasıl taşıdığım önemli, ne yaşadığım değil, nasıl yaşadığım önemli.."
YanıtlaSilçok güzeldi teşekkürler arkadasım...
GEZİ/YORUM..,nasıl yaşadığımla ilgineceğim bundan sonra ne yaşarsam yaşayayım..
YanıtlaSiltavsiye edilir :)
yorum için ben teşekkür ederim..
Teşekkürler Emine bu önerini beğendim ve aklıma yazdım :)
YanıtlaSilGEZİ/YORUM, rica ederim..
YanıtlaSil