31 Temmuz 2011 Pazar

kendimle baş başa



En sevdiğim anlar, herkesin uykunun kollarına kendini bıraktığı, ya da odasına çekilip kendisiyle baş başa kaldığı saatler..Onların yokluğu değil elbette bana iyi gelen, benim kendimle kalmam vazgeçemediğim..Günün yorgunluğuna rağmen hemen uyku moduna girmeden, usulca kendimle konuşmak, bir kaç sayfa okumak, belki bir kaç blog ziyareti, sosyal paylaşım siteleri ya da şu an olduğu gibi bir şeyler karalamak..

Karalamak sanki kötü bir tanımlama gibi geldi bana..Ben karalamıyorum ki şu an kendimle konuşuyorum, yetmiyor, kalıcılaştırıyorum, yetmiyor bir de şahit tutuyorum konuşmalarıma..Okurları dahil ediyorum sohbetime..Biliyorum onlar sessiz katılımcı ama merak etmeyin ben onların yerine müdahalelerde bulunuyorum kendime..Tek başına satranç oynar gibi, bir kendi yerime hamle, bir de karşımdaki için..

İnanılmaz yorgunum şu an, ayaklarıma kara sular indi deyimiyle örtüşürcesine..Yumuşacık yastıkta uykuyla buluşmak, rüyalar aleminde hayat bulmak  varken, tercih etmiyorsam sebebim kendimle olan randevum..

Hatırlıyorum da çocuklar küçükken, çok hareketlilerken, enerji patlamaları yaşarlarken, onlar uyuduğunda kendimi yeniden doğmuş hissederdim..Saat kaç olursa olsun kendimle buluşur, geceyi dinler, sessizliğe, dinginliğe hayran kalır, kendimi ertesi günün hareketine hazırlardım..

Hatta uyku saatleri gelmeden uyutmak için her türlü yöntemi denemişliğim de vardır..Ahhh günler hiç bitmeyecek sandığım, kendime hiç zaman ayıramayacağımı düşündüğüm günler çooook gerilerde kaldılar..Evet şimdi bebek, çocuk hareketliliği yok ama ben hala aynı ben..Yalnız kalma seanslarına hep ihtiyaç duyan, sessizlikte kendini dinleyen ben..

Öyle dertlenen türden değil söylemler, tam aksi dertleri hafife alan, sessizliğin keyfinden, her şeyi pozitif hissettiren düşünceler, sesler..Çözümsüzlüğü bile çözüm kabul edip çözüme gidilen terapiler..

Şimdi herkes  odasında, sesler devam ediyor, konsantrasyonumu bozuyorlar, bir an önce uyusunlar..Beni benimle bıraksınlar..Galiba ben  huysuz bir yaşlı olacağım, belli bir sürede sosyalleşmek, sonra kabuğuma çekilmek istiyorum..Evimde kalmaktan vazgeçemiyorum, bir yerde kalma fikri bile rahatsız edici geliyor, şayet seyahat değilse..Arkadaşları, aileyi kalmamak için ikna ediyorum bazen kırıcı olmak pahasına..

Şimdi yalnızım, mutluyum, kendimleyim..Seviyorum kendimi, hayatımda var olan herkesi, her şeyi..En çok da sessizliği, geceyi, sükuneti..Konuşmayı sevmek, sükutu sevmemek anlamına gelmiyor demek ki.Öyleyse susuyorum "söz gümüşse sükut altındır" ne de olsa ...
                             

4 yorum:

  1. "Şimdi yalnızım, mutluyum, kendimleyim..Seviyorum...........En çok da sessizliği, geceyi, sükuneti.." işte BEN!!!
    aynı şimdi olduğu gibi, koltuğun aynı köşesi, yalnızım... kendimleyim...
    gece.. sessizlik....
    öpüldün cicoş

    YanıtlaSil
  2. hımm ne güzel bu sessizlikte kendimleyken seni duymak, hissetmek okumak :)

    YanıtlaSil
  3. Lisede bir hocamız bize verdiği derslerden her saat için beş dakika hayata dair dersler verirdi. Ramazan geldi ğinde "Oruç ve itika" üzerine yaptığı konuşmalar o kadar güzeld ki sanki kendimizle yalnız başbaşa kaldığımızda Rabbimizle başbaşa kaldığımız anlamına geldiğini anlatıyordu. Onunun dirslerini can kulağıyla, sanki nefes almadan dinler gibiydik. Allah rahmat eylesin. bütün hocalarımıza minnettarım.

    YanıtlaSil
  4. profösör, sanırım hepimizin böyle unutulmaz lise hocaları var :)hocanızın söylediğine katılmamaksa bence imkansız..Allah rahmet eylesin..

    YanıtlaSil

Eğer paylaştıklarım sizde bazı sorular, cevaplar ya da duygular oluşturuyorsa ve onları benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum..
Şimdiden teşekkürler..