Dönüşüm muhteşem olmamalıydı ama..Ben evime dönerim sakin sakin, önce eşyaları yerleştirir, sonra geçerim bilgisayarımın başına günlük ritüellerimi gerçekleştirir, mutlu mesut bir açılış yaparım diye düşünmüştüm sezona..
Ama hiç de düşündüğüm gibi olmadı..Hızlı bir açılış yaptım haftaya, öyle ki ritüellerim kusur kaldı..Mobil halde okuyabildiğim maillerimden öteye gidemedi sanal gezintim..Yine yoğun bir gün yoğun bir geceye doğdu..Ve bugün daha da sıkışık bir trafik olacağının sinyalleri de geceden geldi..
Biliyorum durulacak elbette, normlar içinde yaşamaya devam edeceğim en geç önümüzdeki hafta..Ama özledim, izlediğim blogları..Neler olup bitmiş merak ettim..Bir kaç satır karalamak istedim..Bir sürü konu gelip geçti akımdan bu sürede ve şimdiyse böyle spontane döküyorum incilerimi..
Meleğimin alan seçimi ile ilgili sıkıntılar var. Dil sınıfı açılmayacakmış, eşit ağırlıkta kontenjan dolmuş..Sadece sayısal seçebilirmiş..Olur mu böyle bir şey?.Allahım, eğitim dünyasında her şey yerlerde..
Bu kadar kısır düşünceler, ileriyi görememeler..Siyaset çok kötü yapıldığı için Türkiye' de biliyorum ne öngörülü, vizyonu geniş insanlar var uzak kalan sadece izleyen, söylenen..Haksız da sayılmazlar ama, onlar dahil olmadıkça, fikirlerini, çalışmalarını ortaya koymadıkça, hepimiz sıkıntı çekeceğiz, sistem kurbanı olacağız her alanda..
Mekanizma nasıl işliyor anlamıyorum..Devlet kurumu demek sadece bürokrasi demek mi?Çözüm üretmez mi?Ya da üretilen çözümleri değerlendiremez mi?Düzen kurulmuş bir şekilde doğru veya yanlış o şekilde gitmeli mi?
Şimdiii, Türkiye ' de öğretmenlerin çektiğini bilmeyen yok atamalarda..Öğretmen açığı var kelimesi ise yıllardır eskimeyen bir cümle..Özellikle de ingilizce öğretmeni..Globalleşen dünyada bir dil yetmez, ikinci, üçüncü dillerden bahsedilirken, Türk eğitim kurumlarında, hem de anadolu lisesi tabir edilen belirli puanlarla gelinen kurumlarda, dil sınıfı on kişi olmadığından açılamazmış..On kişi olsa bile, şu an uygulanan sisteme göre ( yeni bir deneme yanılma yolu) ders seçme sistemine olduğundan dil seçilmesi çocuğa hiç bir şey katmazmış, zaten çok zor olan dil sınavında hiç bir şey yapamazmış gibi bir gerekçeyle savunulan bir dayatma..
He bir de anadolu lisesi velisi çocuğu doktor, mühendis olsun istermiş..Dil okumak isteyenler düz liselere gitsinlermiş..Ne yani benim istediğim mi önemli, kendi geleceğini şekillendirmeye çalışan çocuğumun mu?
Yıllardır gördüğüm her türlü yetersizlikten, bildiğim eksikliklerden dolayı eğitimde özel kurumları tercih ettim. Şimdiyse kızımın tercihiyle anadolu lisesi velisi olarak, bir kere daha düşüncenin yetersizliği, dayatılan bilginin sorgulamadan inanılışı, inandırılmaya çalışılışı, memuriyetin bu olmaması düşüncemin pekişmesiyle birlikte bugün, kızımla okula gidip, okulların açılmasına iki gün kala bize haber bile verilmeye gerek duyulmadan sınıfsız belki de okulsuz kalmaması için çare arayacağım..
On altı yaşında hedefini bir kaç yıldır belirlemiş bir gencin, korkular içerisinde bana" ama anne benim hedeflerim, hayallerim ne olacak" diye uykusuz kalması, hep tercih ettiğimize değil de dayatılana maruz kalmamız nereye kadar sürecek acaba?Belki dilekçe vererek, belki başka şekillerde dil sınıfı açılacak ama evlatlarımız, bu sistemde hayatları boyunca bürokrasiye takılarak, engelli koşu gibi sürekli bir sinir mücadelesi içinde mi olacak?Belki de açılmayacak o sınıf ve mecburen sayısal okuyup istemediği halde mühendis olacak..Bir çare de tekrar özel kurumlara dönmek..Ama bakalım maddi koşullar kaç ailenin altından kalkabileceği gibi?
Böyle olunca var olan ümitler kırılacak, imkan nerde ben orda diyen gençler kendini yurt dışında bulacak ve biz de hep Amerika'yı sanki yeniden keşfetmişler gibi onların gerisinden gelecek, özümüzü yitirecek, sahip olduğumuz cevherleri fark etmeden, eritip, eriyip gideceğiz..